Allah’ım! Hiç kuşkusuz, bu ikisi (şimşek ve gökgürültüsü), senin ayetlerinden iki ayet ve senin yardımcılarından iki yardımcıdır. Yararlı bir rahmet veya zararlı bir azap ile sana itaat etmeye koşarlar.
Allah’ım! Bildiğin için, senden hayrı istiyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve benim için hayrı mukadder et. İyiyi seçebilme bilgisini bana ver. Bunu, bizim için mukadder ettiğin şeye hoşnutluk ve hakkımızda hükmettiğin şeye teslimiyet vesilesi kıl. Kuşkulanma kaygısını bizden uzaklaştır.
Ey ne yerde ve ne de gökte kendisine hiçbir şey gizli kalmayan Allah! Kendi yarattığın, nasıl sana gizli kalabilir ki ey Tanrım?! Kendi yaptığının sayısını, nasıl bilmezsin ki?! Kendi yönettiğin, nasıl senden gizlenebilir ki?! Hayatı senin rızkına bağlı olan, nasıl senden kaçabilir ki?! Senin mülkünden başka gidecek bir yeri olmayan, nasıl senden kurtulabilir ki?! (Her türlü eksiklikten) Münezzehsin sen! Yaratıklarının senden en çok korkanı, seni en iyi tanıyanıdır. Sana karşı en mütevazı olanı, sana en çok itaat edenidir.
Hamd Allah’a ki, kendisine hamdetmenin yolunu bize gösterdi ve bizi hamd ehlinden kıldı ki, ihsanına şükredenlerden olup iyilik yapanların mükâfatını alalım. Hamd Allah’a ki, bize dinini armağan etti, şeriatıyla bize lütufta bulundu ve ihsan yollarını bize tanıttı ki, nimetiyle o yolları katederek rızvanına ulaşalım. Öyle bir hamd ki, bizden kabul buyursun ve onunla bizden hoşnut olsun.
Allah’ım! Geçmişte hep yararlandığım beden sağlığından dolayı sana hamdolsun. Vücudumda meydana getirdiğin illetten dolayı da sana hamdolsun. Çünkü, ey Rabbim, şu iki durumdan hangisi için sana daha çok şükretmem gerektiğini ve şu iki vakitten hangisi için sana daha çok hamdetmem icap ettiğini bilmiyorum:
Allah’ım! Ey hükümranlığı ebedî ve sürekli olan! Ey ordusuz ve yardımcısız güçlü ve yenilmez olan! Ey günlerin, ayların, yılların ve asırların geçmesine rağmen izzeti baki olan! Saltanatın o kadar güçlü ve sarsılmaz ki, ne başladığı bir evveli var, ne de biteceği bir sonu. Hükümranlığın o kadar yüce ki, kimse onun sonuna ulaşamaz ve niteleyenler, onun en aşağı mertebesini bile niteleyemezler.
Hamd, âlemlerin rabbi Allah’ındır. Allah’ım, hamd senindir; ey gökleri ve geri yaratan; ululuk ve ikram sahibi; rablerin Rabbi; her tapılanın Tanrısı; her yaratılanın yaratıcısı ve her şeyin varisi. Hiçbir şey O’nun gibi değildir; hiçbir şeyin bilgisi O’na gizli kalmaz; O her şeyi kuşatmış, her şey üzerinde gözeticidir.
Ey belirlenen yörüngelerde hızla dolaşan itaatkâr yaratık! Ben, seninle karanlıkları aydınlatan; belirsizleri açığa çıkaran; seni mülkünün ayetlerinden bir ayet, saltanatının alâmetlerinden bir alâmet kılan ve büyüyüp küçülmen, doğup batman, aydınlanıp kararman ile seni hizmete alan kimseye inanmış, iman etmişim. Tüm bu durumlarda sen ona itaat etmekte, onun iradesine teslim olmaktasın. Her eksiklikten münezzehtir O!
Allah’ım! Kovulmuş Şeytan’ın vesveselerinden, hile ve düzenlerinden, sözlerine aldanıp tuzaklarına düşmekten, bizi itaatinden çıkarıp saptırmaya yeltenmesinden, bizi sana isyan ederek alçaltmaya göz dikmesinden, bize güzel gösterdiğini güzel görmekten, bizim için hoşlanmadığı şeylerin bize ağır gelmesinden sana sığınırız. Allah’ım! Sana kulluk etmekle onu bizden kovup uzaklaştır.
Allah’ım! Ey rahmetinden günahkârların medet umduğu! Ey darda kalanların ihsanını anmaya sığındığı! Ey korkusundan hatalıların şiddetle ağladığı! Ey kimsesi olmayan garibin munisi! Ey her gamlı tasalının ferahlığı! Ey yardımsız bırakılmış yalnızların imdadı! Ey dışlanmış muhtaçların destekçisi! Sen, rahmeti ve ilmiyle her şeyi kuşatansın. Sen, her yaratığa nimetlerinden bir pay ayıransın. Sen, affı cezalandırmasından üstün olansın. Sen, rahmeti gazabının önünde koşansın.
Allah’ım! Ey güçsüz kişiye yeten, korkunç şeyden koruyan! Günahlar beni yalnızlığa itmiş; artık benimle birlikte olacak biri yok. Gazabına uğrayarak güçsüz düşmüşüm; artık bana güç ve destek verecek biri yok. Seninle karşılaşma korkusu içindeyim; korkumu dindirecek biri yok.
Allah’ım! Hiç kuşkusuz, ben senin yardımınla Kitabını hatmetmeye muvaffak oldum. Sen onu, bir nur olarak indirdin; daha önce indirmiş olduğun kitapların koruyucusu/denetleyicisi, anlatmış olduğun tüm sözlerin en üstünü kıldın. Onu, helâlini haramından ayıran Furkan, hükümlerini, yasalarını açıklayan Kur’an, kulların için ayetlerini açıkladığın Kitap ve peygamberin Muhammed’e –salâvatın ona ve Âline olsun– indirdiğin Vahiy olarak niteledin.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve yüzümü eskitecek, zihnimi karıştıracak, düşüncelerimi dağıtacak, uzun süre beni meşgul edecek borca düşürme beni. Rabbim! Borç tasası ve düşüncesinden, borç meşguliyeti ve uykusuzluğundan sana sığınırım.
Allah’ım! Kendimle ilgili, daha çok senin elinde olan bir iş (nefsimi ıslah) ile beni yükümlü kılmışsın. Oysa ona da, bana da benden çok senin gücün yeter.
Tanrım! Sen bana doğru yolu gösterdin, ben boş şeylerle uğraştım. Sen bana öğüt verdin, ben taş yürekli oldum. Sen bana güzel nimetler verdin, ben sana karşı geldim. Sonra, yaptığın iyilikleri bana tanıtınca onları tanıyıp bağışlamanı diledim, bağışladın. Ardından tekrar kötü işlerime geri döndüm, onları örttün.
Allah’ım! Kaza ve kaderinin güzelliği karşısında ve benden uzaklaştırdığın belâ sebebiyle sana hamdolsun.
Rabbim! Günahlarım beni susturmuş; söyleyecek bir sözüm, ileri sürecek bir hüccetim (mazeretim) kalmamış. Sıkıntılarımın esiri, amellerimin rehini olmuşum. Hatalarım arasında bocalayıp durmaktayım. Orta yolu şaşırmış, öylece kalakalmışım. Bulunduğum yer; hor ve zelil günahkârların, sana karşı cür’etkâr olan bedbahtların ve vaadini küçümseyen yazıkların yeridir. Münezzehsin sen! Hangi cür’etle sana karşı geldim?!
Allah’ım! Ey (nimet verdiği kimselerden) karşılık beklemeyen! Ey hiçbir zaman bağışta bulunduğuna pişman olmayan! Ve ey kuluna, ameline eşit olarak karşılık vermeyen! Nimetin avanstır; affın lütuftur; cezalandırman adalettir; öngördüğün hayırdır. Verdiğin zaman, bağışını başa kakmakla bulandırmazsın; esirgediğin (vermediğin) zaman, esirgemen zulüm değildir. Şükredene, şükrü sen ilham ettiğin hâlde, karşılık verirsin; hamdedene, hamdı sen öğrettiğin hâlde, mükâfat verirsin; her ikisi de rüsva olmayı ve mahrum bırakılmayı hak ettiği hâlde, öylesinin kötülüklerini örtersin ki, dileseydin rüsva ederdin; öylesine bağışta bulunursun ki, dileseydin mahrum bırakırdın.
Hamd Allah’a ki, gücüyle gece ve gündüzü yarattı; kudretiyle aralarında ayrıcalık koydu; her biri için belli bir sınır, belli bir süre tayin etti; geceyi gündüzün, gündüzü de gecenin içine sokar.
İmam (a.s), duaya Allah’a hamd ve sena ile başlar ve şöyle buyururdu,
Hamd Allah’a ki ilkdir, O’ndan önce bir ilk yoktur; sondur, O’ndan sonra bir son yoktur. Gözler O’nu görmekten, tahayyüller (vehimler) O’nu vasfetmekten âcizdir.
Ey mihnet düğümleri kendisiyle çözülen! Ey zorluklar sınırı kendisiyle aşılan! Ey kurtuluş ferahlığına kendisiyle kavuşulan (yüce Allah)!
Allah’ım, seni tesbih etmekten bıkmayan, seni kutsamaktan usanmayan, sana ibadet etmekten yorulmayan, emrini imtisalde ciddiyetle çalışıp ihmalkârlık etmeyen, sana olan iştiyaklarından asla gaflete düşmeyen, Arşının taşıyıcılarına;
Allah’ım! Yeryüzü ehlinden peygamberlere tâbi olanları; düşmanlar yalanlamalarıyla peygamberlere karşı çıktıkları zaman peygamberleri gıyaben (kalben) doğrulayanları;
Tanrım! Bana olan ihsanının güzelliği, nimetlerinin bolluğu, bağışlarının çokluğu karşısında ve benden esirgemediğin rahmetin, bana tamamladığın nimetin için sana hamdederim ve sen hamda lâyıksın.
Allah’ım! Ey niteleyenlerin nitelemesi kendisini tarif etmeyen! Ey ümitlilerin ümidi kendisinden öteye geçmeyen! Ey iyilik yapanların mükâfatı katında zayi olmayan! Ey ibadet edenlerin korkusunun nihayeti! Ve ey takvalıların haşyetinin ereği!
Muhammed ve Âline salât eyle ve hakkımızı bilip düşmanlarımıza muhalefet eden komşularım ve dostlarım hakkında en üstün yardımınla bana yardım et.
Ey azametinin şaşılacak harikaları bitmek bilmeyen (yüce Allah)! Muhammed ve Âline (Ehl-i Beytine) salât eyle ve bizi azametin hakkında eğriliğe sapmaktan koru.
Allah’ım! Bu, kutlu ve mübarek bir gündür. Yeryüzünün dört bir yanında Müslümanlar bu günde bir araya toplanmış, biri rahmetini dilemekte, biri nimetini istemekte, biri ödülünü aramakta, biri azabından korkmakta. Ve sen, onların neye muhtaç olduğunu daha iyi bilirsin. Şu hâlde, cömertliğine, keremine ve isteğimin sana kolay oluşuna dayanarak senden, Muhammed ve Âline salât etmeni istiyorum. Ey (yüce) Allah!
Ey kulların acımadığı kimseye acıyan! Ey kentlerin kabul etmediği kimseyi kabul eden! Ey kendisine muhtaç olanları küçültmeyen! Ey sürekli kendisinden bir şeyler isteyenleri nasipsiz bırakmayan! Ey kendisine doğru kılavuzluk edenleri reddetmeyen!
Allah’ım! Ey hacetlerin isteneceği son merci! Ey katında isteklerin elde edilebileceği kimse! Ey nimetlerini parayla satmayan! Ey bağışlarını başa kakarak bulandırmayan! Ey kendisiyle gani olunan, onsuz gani olunmayan! Ey kendisine rağbet edilen, kendisinden yüz çevrilemeyen! Ey hazineleri dilenmelerle tükenmeyen!
Allah’ım! Bizi yağmur suyuna doyur. Yerde güzel bitkiler bitirmek için ufuklarda hareket hâlinde olan bulutlardan üzerimize bol yağmur indirerek bizi rahmetine boğ. Meyveleri yetiştirerek kullarına ihsanda bulun. Gülleri ve çiçekleri açtırarak şehirlerini ihya et.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve uzun arzulara karşı bize yet; doğru amelle arzularımızı kısalt ki, bir saatin ardından diğer saati tamamlamayı, bir günün ardından diğer günü yaşamayı, bir nefesin peşinden diğer nefesin gelmesini ve bir adımı diğer adımın izlemesini arzulamayalım.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve saygınlık döşeğini benim için yay; (kana kana içebilmem için) rahmet pınarlarının kaynağına indir beni; cennetinin ortasında yer ver bana.
Allah’ım! Huzurumda zulme uğrayıp da yardım etmediğin mazlumdan, bana yapılıp da karşılığını vermediğim iyilikten, özür dileyip de özrünü kabul etmediğim kötü iş sahibinden,
Çocuklarımın kalmasıyla, onları benim için ıslah etmekle ve benim onlardan yararlanmamla bana lütufta bulun. Allah’ım! Benim için onların ömrünü uzat. (Dünyadaki) Sürelerini çoğalt. Küçüklerini yetiştir. Güçsüzlerini güçlendir.
Allah’ım! Hiçbir kimse şükrünün bir aşamasının sonuna ulaşmaz ki, yeni bir şükrü gerektirecek bir ihsanını elde etmiş olmasın. Yine, ne kadar çaba sarf ederse etsin, hiçbir kimse sana itaatte bir merhaleye ulaşmaz ki, lütuf ve ihsanın sebebiyle hak ettiğin gibi sana itaat etmiş olsun. Şu hâlde, en çok şükreden kulun bile, şükründen âciz; en çok ibadet eden kulun dahi, itaatinde yetersizdir. Kimseyi, hak ettiği için bağışlaman ve kimseden, lâyık olduğu için hoşnut olman gerekmez.
Allah’ım! Hırsın kabarmasından, öfkenin sersemliğinden, hasedin galebesinden, sabrın zayıflığından, kanaatin azlığından, huyun kötülüğünden, şehvetin azmasından,
Allah’ım! Sen rızklarımızda kötü zan, ömürlerimizde uzun arzu ile imtihan ettin bizi. Öyle ki, senin rızklarını, bizzat rızkına muhtaç olanların yanında aradık;
Allah’ım! Tam bir içtenlikle senden gayrisinden kopmuş, tüm varlığımla sana yönelmişim. İhsanına muhtaç olanlardan yüz çevirmiş, fazlından müstağni olmayanlardan istekte bulunmayı bırakmışım. Çünkü muhtacın muhtaçtan istemesinin düşüncesizlik, akılsızlık olduğunu anlamış, buna inanmışım
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve benim haramlara olan isteğimi kır; günahlara olan ihtirasımı öldür; beni mümin ve Müslüman erkek ve kadınlara eziyet etmekten alıkoy.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve katından olan afiyet elbisesini giydir bana; afiyetine bürü beni; afiyetinle koru beni; afiyetinle ikram et bana; afiyetinle zengin et beni; afiyetinle bağışta bulun bana; afiyetini ver bana; afiyetini döşe benim için; afiyetini hakkımda yararlı kıl; dünya ve ahirette afiyetini ayırma benden.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve izzetinle Müslümanların sınırlarını sarp ve sağlam kıl; gücünle bekçilerini kuvvetlendir ve kereminden bağışlarını bol et.
Ey zulümden şikâyetçi olanların hâlinden haberdar olan! Ey onların başlarına gelenlerden haberdar olabilmek için tanıkların tanıklıklarına ihtiyacı olmayan! Ey yardımı mazlumlara yakın olan! Ve ey desteği zalimlerden uzak olan (yüce Allah)! Verdiğin nimetlerin şımarıklığıyla ve yaptıklarından dolayı kendisini hemencecik cezalandırmamana aldanarak falan oğlu filanın bana yaptığı haksızlığı, hakareti gördün, bildin.
Allah’ın hükmüne hoşnutluğumun ifadesi olarak, Allah’a hamdolsun. Şehadet ederim ki Allah, kullarının geçimliklerini aralarında adaletle paylaştırmış ve tüm yaratıklarına lütfuyla davranmıştır.
Allah’ım! Kulun ve resulün olan Muhammed’e ve onun tertemiz Ehl-i Beytine salât eyle; salâtlarının, rahmetinin, bereketlerinin ve selâmının en üstünüyle onları seçkin kıl. Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Anne ve babamı katındaki saygınlık ve özel salâtın ile mümtaz kıl.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve benim imanımı en kâmil iman, yakinimi en üstün yakin kıl; niyetimi niyetlerin, amelimi amellerin en güzeline ulaştır.
Ve hamd Allah’a ki, ne kadar büyük olursa olsun hiçbir şey karşısında âciz kalmayan ve ne kadar ince ve zarif olursa olsun hiçbir şeyi gözden kaçırmayan kudretiyle, peygamberi Muhammed -Allah’ın salatı ona ve soyuna olsun- ile eski ümmetlere ve geçmiş asırlara değil, bize minnet koydu; böylece bizi ümmetlerin sonuncusu kıldı; inkârcılara karşı bizi tanıklar yaptı ve nimetiyle, az olanlar karşısında sayımızı çoğalttı.
Hz.Ali’nin ashabından Kümeyl Bin Ziyad'a öğrettiği, ona ve bütün müminlere sık sık okumalarını tavsiye ettiği meşhur duasıdır
Ey anılması ananlar için şeref olan! Ey şükrü şükredenler için zafer olan! Ve ey itaati itaat edenler için kurtuluş olan (yüce Allah)!
Allah’ım! Dilersen, lütfunla bizi affedersin; dilersen, adaletinle bize azap edersin. O hâlde, lütfunla, affını bizim için kolaylaştır; mağfiretinle, bizi azabından kurtar.
Allah’ım! Üç haslet, senden (bir şey) istememe engel oluyor; bir haslet de, senden (bir şey) istemeye itiyor beni.
Ey üzüntüleri gideren, kederlere son veren! Ey dünyada da, ahirette de Rahman ve Rahîm olan! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât eyle ve üzüntümü gider, kederime son ver. Ey Bir! Ey Tek! Ey Samed (ihtiyaçlar için başvurulan mutlak gani)! Ey doğurmamış, doğmamış ve dengi olmayan (yüce Allah)! Beni koru, temizle ve üzüntümü gider.
Allah’ım! Sen beni eksiksiz özürsüz yarattın; çocuktum, büyüttün ve yeterli miktarda rızk verdin bana. Allah’ım! Ben, indirdiğin ve kendisiyle kullarını müjdelediğin Kitabında şöyle buyurduğunu gördüm: “Ey kendi aleyhlerinde haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin; Allah bütün günahları bağışlar.” (Zümer, 53)
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi sevdiğin tövbeye muvaffak et; sevmediğin günah alışkanlığından kurtar. Allah’ım! Din veya dünya ile ilgili iki eksiklikle karşılaştığımız zaman eksikliği, fani oluşu çok hızlı olan (dünya) ile ilgili kıl; bekası çok uzun olan (din) hususunda ise tövbeyi bize nasip et.